CircularsNews
April 2012

Bunları biliyor muydunuz?

The European Union’s Emissions Trading System (EU ETS) was extended to cover emissions from shipping as of 1st January 2024.

The EU ETS is limited by a 'cap' on the number of emission allowances. Within the cap, companies receive or buy emission allowances, which they can trade as needed. The cap decreases every year, ensuring that total emissions fall.

Each allowance gives the holder the right to emit:

  • One tonne of carbon dioxide (CO2), or;
  • The equivalent amount of other powerful greenhouse gases, nitrous oxide (N2O) and perfluorocarbons (PFCs).
  • The price of one ton of CO2 allowance under the EU ETS has fluctuated between EUR 60 and almost EUR 100 in the past two years. The total cost of emissions will vary based on the cost of the allowance at the time of purchase, the vessel’s emissions profile and the total volume of voyages performed within the EU ETS area. The below is for illustration purposes:
  • ~A 30.000 GT passenger ship has total emissions of 20.000 tonnes in a reporting year, of which 9.000 are within the EU, 7.000 at berth within the EU and 4.000 are between the EU and an outside port. The average price of the allowance is EUR 75 per tonne. The total cost would be as follows:
  • ~~9.000 * EUR 75 = EUR 675.000
  • ~~7.000 * EUR 75 = EUR 525.000
  • ~~4.000 * EUR 75 * 50% = EUR 150.000
  • ~~Total = EUR 1.350.000 (of which 40% is payable in 2024)
  • For 2024, a 60% rebate is admitted to the vessels involved. However, this is reduced to 30% in 2025, before payment is due for 100% with effect from 2026.
  • Emissions reporting is done for each individual ship, where the ship submits their data to a verifier (such as a class society) which in turns allows the shipowner to issue a verified company emissions report. This report is then submitted to the administering authority, and it is this data that informs what emission allowances need to be surrendered to the authority.
  • The sanctions for non- compliance are severe, and in the case of a ship that has failed to comply with the monitoring and reporting obligations for two or more consecutive reporting periods, and where other enforcement measures have failed to ensure compliance, the competent authority of an EEA port of entry may issue an expulsion order. Where such a ship flies the flag of an EEA country and enters or is found in one of its ports, the country concerned will, after giving the opportunity to the company concerned to submit its observations, detain the ship until the company fulfils its monitoring and reporting obligations.
  • Per the EU’s Implementing Regulation, it is the Shipowner who remains ultimately responsible for complying with the EU ETS system.

There are a number of great resources on the regulatory and practical aspects of the system – none better than the EU’s own:

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A02003L0087-20230605

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/eu-emissions-trading-system-eu-ets/what-eu-ets_en

Birbirini takip eden deprem ve birçok doğal felaket, 2011 yılını sigorta sektörünün en kötü yılı haline getirdi. Doğal afetlerin neden olduğu ekonomik kayıp geçen yıla kadar en kötü yıl sayılan 2005 yılında 220 milyar dolar iken 2011 yılında 380 milyar dolar’ı buldu. Sadece Japonya’da ve Yeni Zelanda’da meydana gelen depremlerin sigorta sektörüne maliyeti 105 milyar dolar’ı aştı.

Bu konulara kısaca değindikten sonra konuyu yine denizciliğe getireceğim. Denizcilikte bilgi kaynakları bitmez, tükenmez, uzay gibi sonsuzdurlar sanki, her gün yeni bir şey öğrenir, her gün yeni bir kaynak keşfedersiniz. İşte denizcilik gibi meşakkatli bir mesleği güzel ve heyecanlı kılan da budur. Geçenlerde yabancı bir sigorta şirketinin ölümle sonuçlanan deniz kazaları ile ilgili bir istatistiğini okuyordum, gelin hep beraber inceleyelim bakalım ne kadarını biliyor muşuz?

Birçoğumuz bu yıl yüzüncü yılını anacağımız 1523 kişinin hayatını kaybettiği Titanic faciasını can kaybı açısından tarihin en büyük deniz kazası olarak bilir ama gelin biz Titanic olayını tarihin en meşhur ve medyatik deniz faciası olarak analım. Savaş dışı can kaybı açısından tarihin en büyük deniz kazası bu yıl 25. yılını anacağımız M/F Dona Paz M/T Vector çarpışmasıdır. Caltex (bugünkü Chevron) petrol şirketinin kirası altında olan M/T Vector’un, 20 Aralık 1987 tarihinde Tablas Boğazı’nda (Filipinler) M/F Dona Paz adlı feribot ile çarpışması sonucu alevler içinde kalan gemilerde 4386 kişi hayatını kaybetmişti.

İkinci büyük facia yine alevler içinde hayatlarını kaybeden yolcular ile ilgili. 4 Aralık 1948’de S/S Kiangya adlı yolcu gemisi Shanghay’ın 50 mil güneyinde Huangpu Nehri ağzında infilak etmiş, kesin sayı bilinmemekle birlikte 2750 ila 3920 kişi hayatını kaybetmişti. Patlamanın nedeni olarak yapılan en inanılır tahmin geminin Japon Kraliyet Donanması tarafından II. Dünya Savaşı sırasında bırakılan bir mayına çarpması olmuştu.

Kaza sonucu en büyük cephanelik infilakı olarak tarihe geçen bir deniz çarpışması daha var sırada. 6 Aralık 1917 tarihinde cephane yüklü S/S Mont-Blanc, Kanada’nın Halifax Limanı’nda Norveç bayraklı IMO ile çarpışmış ve çıkan infilak sonucu denizde ve karada 2 bin kişi hayatını kaybetmiş ve 9 bin kişi ciddi şekilde yaralanmıştı.

Üç patlama olayının ardından kötü hava şartları ve ihmal sonucu batan Le Joola’nın yarattığı felaket var sırada. 26 Eylül 2002 tarihinde Gambia açıklarında alabora olup batan Le Joola gemisinde 1800’ü aşkın kişi hayatını kaybetmişti. Le Joola gemisi 1990 yılında Almanya’da inşa edilmiş, 2087 gross tonluk, 536 yolcu ve 44 mürettebat kapasiteli bir yolcu gemisi idi. Gemide 1034 biletli yolcu ve Senegal yetkililerinin beyanlarına göre bir o kadar da biletsiz yolcu bulunmaktaydı. 26 Eylül 2002 tarihinde öğlen vakti Ziguinchor Limanı’ndan Dakar’a hareket eden gemi gece saat 11 dolaylarında Gambia açıklarında iken bir fırtınanın içine girer ve çok kısa zamanda alabora olur. Resmi kurtarma ekiplerinin ancak gün ağardıktan sonra yardıma gelebildiği gemiden, kayıtlara göre sadece 64 kişi kurtarılmış ve 2000’e yakın kişi hayatını kaybetmişti.

Kötü hava şartları, yangın/infilak, çarpışma, ihmal, denizde tam ziya ile sonuçlanan kazaların çoğunun nedeni bu tür olaylar, onun için tekrar bir patlama olayına dönüyoruz. Yandan çarklı bir Mississsippi gemisi olan 376 yolcu kapasiteli SS Sultana, 21 Nisan 1865 tarihinde New Orleans Limanı’ndan 300 ila 500 arası yolcu ile kuzeye doğru hareket eder. Yolda bir iki kez kazanlardaki bir arızayı gidermek ve yolcu ikmali yapmak için duran Sultana’nın yolcu sayısı Alabama’ya geldiğinde 2400’ü bulmuştur. Yolcuların çoğunu Amerika İç Savaşı sırasında esir düşen ve memleketlerine dönmeleri için henüz serbest bırakılan kuzeyli askerlerin oluşturduğu gemi 27 Nisan 1865’te Memphis, Tennessee yakınlarına geldiğinde kazanların infilak etmesi sonucu alevler içinde kalır ve kısa bir sürede batar. Alevden bir top haline dönüşen gemiden 700 kişi ancak kurtulur ve resmi tahminlere göre ölü sayısı ise kayıtlarda 1800 civarı olarak geçer. Yolcuların çoğunun yine biletsiz olması nedeniyle kesin yolcu ve ölü sayısına ulaşılamamıştır. Ahşap buharlı bir gemi olan SS Sultana, 1863 yılında Cincinnati’de inşa edilmiş, 376 yolcu ve 85 mürettebat kapasiteli, dört kazanlı geminin asıl ticari sahası Mississippi pamuk ticareti idi, Kuzey Güney Savaşları esnasında ise genellikle askeri birliklerin nakli için kullanılmıştı. Sultana Olayı, ABD denizcilik tarihinin can kaybı açısından en büyük faciasıdır.

“Çin denizcilik tarihinin Titaniği” diye bilinen Tek Sing (Gerçek Yıldız) 50 metre boyunda, 10 metre eninde ve bin ton ağırlığında üç direkli bir Junk idi (Junk MÖ 200 – MS 200 arasında Çin’de tasarlanan yelkenli bir gemi türü, günümüzde Çin’de ve Hong Kong’da özellikle turizm amaçlı olarak hâlâ kullanılmaktadır). Gemi 200 mürettebat, 1600 yolcu ve büyük miktarda Çin porseleni kargosu ile 6 Ocak 1822’de Fujian’ın Xiamen Limanı’ndan (eski adı Amoy) Jakarta, Endonezya’ya doğru hareket eder. Bir aylık bir seferden sonra kaptan, yolu kısaltmak amacı ile rotayı Bangka ve Belitung Adaları arasındaki Gaspar Boğazı’na çevirir ve kısa bir müddet sonra boğazdaki mercan kayalıklarına çarpan gemi 30 metre derinlikte batar. Geminin tüm porselen kargosu suların altına gömülmüş ve ancak 190 kişi hayatını kurtarabilmiştir. 12 Mayıs 1999’da bir İngiliz Gemi Kurtarma kaptanı olan Michael Hatcher, Java’nın kuzeyi, Sumatra’nın doğusu ve Singapur’un güneyindeki bölgede Tek Sing’in batığını bulmuş ve 350 bin parçalık Çin porseleni kargoyu su üstüne çıkartmıştır. Bu su yüzüne çıkarılan tarihin en büyük Çin porselen batığı olarak da bilinir. Tek Sing’den kurtarılan porselenler Stuttgard’da 2000 yılının kasım ayında bir müzayedede satışa arzedilmiştir.

No items found.