CircularsNews
June 2012

Bunları biliyor muydunuz? (III)

The European Union’s Emissions Trading System (EU ETS) was extended to cover emissions from shipping as of 1st January 2024.

The EU ETS is limited by a 'cap' on the number of emission allowances. Within the cap, companies receive or buy emission allowances, which they can trade as needed. The cap decreases every year, ensuring that total emissions fall.

Each allowance gives the holder the right to emit:

  • One tonne of carbon dioxide (CO2), or;
  • The equivalent amount of other powerful greenhouse gases, nitrous oxide (N2O) and perfluorocarbons (PFCs).
  • The price of one ton of CO2 allowance under the EU ETS has fluctuated between EUR 60 and almost EUR 100 in the past two years. The total cost of emissions will vary based on the cost of the allowance at the time of purchase, the vessel’s emissions profile and the total volume of voyages performed within the EU ETS area. The below is for illustration purposes:
  • ~A 30.000 GT passenger ship has total emissions of 20.000 tonnes in a reporting year, of which 9.000 are within the EU, 7.000 at berth within the EU and 4.000 are between the EU and an outside port. The average price of the allowance is EUR 75 per tonne. The total cost would be as follows:
  • ~~9.000 * EUR 75 = EUR 675.000
  • ~~7.000 * EUR 75 = EUR 525.000
  • ~~4.000 * EUR 75 * 50% = EUR 150.000
  • ~~Total = EUR 1.350.000 (of which 40% is payable in 2024)
  • For 2024, a 60% rebate is admitted to the vessels involved. However, this is reduced to 30% in 2025, before payment is due for 100% with effect from 2026.
  • Emissions reporting is done for each individual ship, where the ship submits their data to a verifier (such as a class society) which in turns allows the shipowner to issue a verified company emissions report. This report is then submitted to the administering authority, and it is this data that informs what emission allowances need to be surrendered to the authority.
  • The sanctions for non- compliance are severe, and in the case of a ship that has failed to comply with the monitoring and reporting obligations for two or more consecutive reporting periods, and where other enforcement measures have failed to ensure compliance, the competent authority of an EEA port of entry may issue an expulsion order. Where such a ship flies the flag of an EEA country and enters or is found in one of its ports, the country concerned will, after giving the opportunity to the company concerned to submit its observations, detain the ship until the company fulfils its monitoring and reporting obligations.
  • Per the EU’s Implementing Regulation, it is the Shipowner who remains ultimately responsible for complying with the EU ETS system.

There are a number of great resources on the regulatory and practical aspects of the system – none better than the EU’s own:

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A02003L0087-20230605

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/eu-emissions-trading-system-eu-ets/what-eu-ets_en

Bu tür konulara her zaman değinilmez, onun için hazır başlamışken bir iki ilginç olaya daha değinip bu konuyu kapatalım. Bu ayki yazımıza yine ilginç bir hikayesi olan RO/RO Al Salam Boccaccio ile başlıyoruz.

6.450 GT’luk bir Ro/Ro olan Al Salam Boccaccio 98, İtalya’nın Italcantiere Tersanesi’nde inşa edilmiş ve 30 Haziran 1970’te ilk sahibi olan Tirrenia di Navigazione’ye RO/RO PAX/FERRY Boccaccio adı altında teslim edilmişti. 500 yolcu ve 200 araç kapasitesi olan gemi 1970-1991 yılları arası İtalya-Tunus arasında hizmet vermiş, 1991 yılında ise La Spezia’da INMA Tersanesi’nde revizyondan geçerek yolcu kapasitesi 1.300’e, araç kapasitesi de 320’ye çıkartılmıştı. Bu arada tabii GRT de 6.450’den 11.799’a yükselmişti. İlginçtir ama gemi büyütüldükten sonra 8 yıl laid up’ta kaldığı tahmin ediliyor çünkü bu süre zarfında geminin sefer kayıtlarına hiç bir yerde rastlanamıyor. Ocak 1999 yılında gemi bir Mısır şirketi olan El Salam Shipping Company’ye satılmış ve adı Al Salam Boccaccio 98, bayrağı ise Panama bayrağı ile değiştirilmişti. El Salam şirketinin bünyesinde Akdeniz’in çeşitli limanları arasında çalışan Al Salam 98, 2005 yılında Kızıl Deniz’e gelir ve bu tarihten sonra Suudi Arabistan’ın Duba ve Mısır’ın Safaga Limanları arasında seferlerine devam eder. Son seferine 3 Şubat 2006’da Duba’dan başlayan gemi aynı gün gece yarısına doğru 1.312 yolcu ve takriben 220 araç ile sulara gömülür. Kaza esnasındaki görgü tanıklarının ifadelerine ve kaza hakkında bilahare yayınlanan raporlara göre ambar bölümünde çıkan bir yangın ve sonucunda aşırı su birikmesinin geminin yan yatıp batmasına neden olduğu iddia edilmiştir. Kazadan 388 hayat kurtarılmıştır. Olay sonucu yapılan araştırmalar ve açılan davalar sonucunda El Salam şirketinin sahibi ve Mısır’ın ileri gelen şahsiyetlerinden olan Mamdouh İsmail ve oğlu Amr İsmail olayda aşırı ihmalleri tespit edildiğinden 7 yıl ağır hapse mahkum edilmişlerdir.

Yandan çarklı buharlı bir yolcu gemisi olan PS General Slocum 1891’de Brooklyn’de inşa edilmişti. Geminin ismi Amerika İç Savaşı generallerinden ve New York milletvekili Henry Warner Slocum’a ithafen verilmişti. 1.284 GT ağırlığında ve 72 metre omurga uzunluğu olan, beyaz meşe ve çam ağaçlarından inşa edilen gemi üç güverteli olup tek silindirli bir buhar makinesi ve 9,5 metre çapında bir çark gücü ile hareket etmekteydi. General Slocum’un teslim edilip sefere başladığı tarihten itibaren şanslı bir gemi olduğu söylenemezdi, başından irili ufaklı bir sürü kaza geçmişti ve bunların bazıları da oldukça ciddi boyutlarda idi. 25 Haziran 1891’de sefere başladıktan dört ay sonra Rockaway, New York’da karaya oturmakla başlayan kazalar General Slocum’un peşini bırakmadı, 29 Temmuz 1894’de 4.700 yolcu ile Rockaway’den dönerken karaya oturma, ağustos ayında Coney Island civarında fırtınalı bir havada tekrar karaya oturma, Eylül 1894’de römorkör ile çarpışma; Temmuz 1898’de Battery Park civarında Amelia gemisi ile çarpışma, Ağustos 1901’de 900 mahkumu taşırken gemide isyan, Haziran 1902’de tekrar karaya oturma ve nihayet 15 Haziran 1904 tarihi gelip çatmıştır. Gemi St Mark’s Lutheran kilisesinin yıllık pikniği için kilise tebası tarafından kiralanmıştır. Sabah 1.400 yolcusunu Manhattan’dan alan gemi Long Island’da Eatons Neck piknik alanına doğru East River’da seyrederken saat 10:00 sıralarında lamba odasında yangın başladığı alarmı verilir. Gaz yağlarının, fitillerin ve gaz lambalarının bulunduğu odadaki yangın aniden kontrolden çıkar. Gemideki yangın hortumları çürümüş, can yelekleri kullanılmaz halde ve mürettebat yangın ile mücadeleden bihaber durumdadır. Zavallı anneler çocuklarını yangından kurtarmak için can yeleklerini giydirip nehire attıktan sonra özelliklerini yitirmiş can yeleklerinin hiçbir işe yaramadığını ve çocuklarının sulara gömüldüklerini ızdırap içinde seyretmişlerdi. Can yelekleri 1891 yılında gemi ile birlikte üretilmiş ve 13 yıldır hiçbir bakım görmeden açık havada asılı çürümeye terkedilmişlerdi. Diğer taraftan kaptan yangın çıktıktan sonra gemiyi bir yerde karaya oturtması gerekirken yoluna devam etmiş ve yangını körüklemişti. Dönemin ağır giysileri denize atlayan hanımlara hiç yardımcı olmamış ve sulara gömülmelerini hızlandırmıştı. Birkaç saat sonra General Slocum, Bronx’da sığ sularda batarken 1.021 kişi yanarak veya boğularak hayatını kaybetmiş ve ancak 321 kişi hayatını kurtarabilmişti. Olay sonucu açılan Federal davalarda kaptan dahil sekiz kişi aşırı ihmalleri görülerek 10 yıla mahkum edilmişler ama 1912’de çıkarılan Federal Af’tan yararlanarak tahliye edilmişlerdi. Ölenlerin anısına Manhattan Tompkins Park’ta bir çeşme anıt yapılmıştır. General Slocum, 11 Eylül’de New York’da kulelerin bombalanması olayına kadar can kaybı açısından New York bölgesindeki en büyük felakettir.

Japon bayraklı buharlı bir gemi olan SS Kiche Maru, 22 Eylül 1912’de bir tayfuna yakalanıp battığı zaman gemide bulunan 1.000’in üzerindeki yolcu ve mürettebattan kurtulan kimse olmamıştı, ancak Kiche Maru’nun hikayesi kendinden birkaç ay önce batan Titanic’in gölgesinde kaldığından ne dünya basınında fazla duyulmuş ne de fazlaca konuşulmuştu. Olaydan kurtulan kimse olmadığı için görgü tanığı da olmadığından haberlerde ve yayınlarda Osaka ve Nagoya gibi şehirlerin de ciddi hasar gördüğü tayfun esnasında battığından öte pek güvenilir bilgi mevcut değildir.

Hong Kong Steamship Company tarafından işletilen SS Hong Moh, 3 Mart 1921 tarihinde Singapur-Amoy (Çin) seferini yaparken Çin’in güney sahillerinde White Rocks kayalıklarına çarparak ikiye bölünmüş ve tam ziya olmuştur. Gemide bulunan 1.350 yolcu ve mürettebattan ancak 300’ü kurtarılabilmiş ve 1.000’in üzerinde can kaybı olmuştur. Enkaza ilk yardıma gelen harp gemisi HMS Carlisle olaydan ancak üç gün sonra kaza mahaline ulaşmış ama kötü hava şartları ve sahanın kayalıklı olması nedeni ile enkaza bir milden fazla yanaşamamıştır. Filikalar ve ufak botlar yardımı ile ancak 230 hayat kurtarabilen HMS Carlisle kaptanı enkaza yüzerek şahsen onlarca hayat kurtarmıştır. Ayrıca olay mahaline gelen HMS Foxglove 28 hayat ve SS Shansi ise 45 hayat kurtarmıştır.

Denizde can kaybı ile sonuçlanan kazalar tabii ki sadece bunlardan ibaret değil, daha yüzlercesi var ve deniz daha binlerce hayatı gömdü kara sularına ama artık bir yerde bu hikayeye son vermem gerekiyor. Bahsetmediğim kazalarda can kaybı 1.000’in altındadır, seçtiğim olayları ise 1.000 ve üzeri can kaybına neden olan olaylar arasından seçtim. Şayet herhangi bir şey atladım veya eksik anlattım ise özür dilerim.

Spot: Bu tür konulara her zaman değinilmez, onun için hazır başlamışken bir iki ilginç olaya daha değineceğim.

No items found.