CircularsNews
January 2018

Denizci Devlet mi? Deniz Ticaretinde Güçlü Devlet mi? / MarineDeal News

The European Union’s Emissions Trading System (EU ETS) was extended to cover emissions from shipping as of 1st January 2024.

The EU ETS is limited by a 'cap' on the number of emission allowances. Within the cap, companies receive or buy emission allowances, which they can trade as needed. The cap decreases every year, ensuring that total emissions fall.

Each allowance gives the holder the right to emit:

  • One tonne of carbon dioxide (CO2), or;
  • The equivalent amount of other powerful greenhouse gases, nitrous oxide (N2O) and perfluorocarbons (PFCs).
  • The price of one ton of CO2 allowance under the EU ETS has fluctuated between EUR 60 and almost EUR 100 in the past two years. The total cost of emissions will vary based on the cost of the allowance at the time of purchase, the vessel’s emissions profile and the total volume of voyages performed within the EU ETS area. The below is for illustration purposes:
  • ~A 30.000 GT passenger ship has total emissions of 20.000 tonnes in a reporting year, of which 9.000 are within the EU, 7.000 at berth within the EU and 4.000 are between the EU and an outside port. The average price of the allowance is EUR 75 per tonne. The total cost would be as follows:
  • ~~9.000 * EUR 75 = EUR 675.000
  • ~~7.000 * EUR 75 = EUR 525.000
  • ~~4.000 * EUR 75 * 50% = EUR 150.000
  • ~~Total = EUR 1.350.000 (of which 40% is payable in 2024)
  • For 2024, a 60% rebate is admitted to the vessels involved. However, this is reduced to 30% in 2025, before payment is due for 100% with effect from 2026.
  • Emissions reporting is done for each individual ship, where the ship submits their data to a verifier (such as a class society) which in turns allows the shipowner to issue a verified company emissions report. This report is then submitted to the administering authority, and it is this data that informs what emission allowances need to be surrendered to the authority.
  • The sanctions for non- compliance are severe, and in the case of a ship that has failed to comply with the monitoring and reporting obligations for two or more consecutive reporting periods, and where other enforcement measures have failed to ensure compliance, the competent authority of an EEA port of entry may issue an expulsion order. Where such a ship flies the flag of an EEA country and enters or is found in one of its ports, the country concerned will, after giving the opportunity to the company concerned to submit its observations, detain the ship until the company fulfils its monitoring and reporting obligations.
  • Per the EU’s Implementing Regulation, it is the Shipowner who remains ultimately responsible for complying with the EU ETS system.

There are a number of great resources on the regulatory and practical aspects of the system – none better than the EU’s own:

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A02003L0087-20230605

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/eu-emissions-trading-system-eu-ets/what-eu-ets_en

Bir devlet sadece deniz ticaret filosunun büyüklüğü veya dünya deniz ticaretindeki payı ile ‘Denizci’ bir devlet olmaz. Ticarî ve askeri güç tabii ki önemli ancak yeterli değil. Bu ticari boyuta kültürel ve sosyal boyutlar ekleyerek devlete ve millete denizci bir bünye ve denizci bir kişilik kazandırmak gerekir.

Akdeniz’in tarihine bir bakalım. Artan nüfus ve bunun getirdiği ihtiyaçlar ile birlikte tekniğin gelişmesi denizde iktisadî hayatı önplâna çıkarmış önce kısa mesafelerde başlayan yolculuklar zamanla yerini uzun mesafeleri içeren ticarî ve kültürel arayışlara bıraktmıştır. Tüm sahil devletleri bir şekilde denizcilik ile iştigâl etmişlerdir ancak, bunların içinde günümüzde hatırlananlar tarımsal, kültürel ve ticarî faaliyetlerde bulunmak için sınırları dışındaki toprakları da kendilerine yurt edinenler olmuştur. Bu tarihsel oluşuma “Kolonizasyon “ adı verilmiştir. Koloni faaliyetlerinde bulunan ülkeler sadece doğal kaynaklara sahip olma ihtirasının yanı sıra o toplumlara kültürel bir miras da bırakabilmişler ise, işte bu denizciliğin sayesinde olmuştur.  

8,333 KM uzunluğunda sahil şeridine sahip üç tarafı denizlerle çevrili iki yarım adadan müteşekkil ülkemizde bir km’lik sahil alanına düşen kişi sayısı 8 bin 880. Bu sayı bizden çok sahil şeridine sahip ABD’de 2 bin 125 ve bir ada olan Büyük Britanya’da 3 bin 654. Şüphesiz bu iki ülkede ‘Denizci Devlet’ kavramı çerçevesinde bizden daha denizciler. Niye diyeceksiniz? ABD ve Birleşik Krallığın tarihlerinde yetiştirdikleri Dünya ve Olimpiyat yüzme, yelken veya genelde su sporları ile ilgili yetiştirdikleri şampiyonlara bakın ve bir de bizim tarihimize bakın. Bizde tarihe adlarını yazdırmış ama  tamamen kendi çabaları ile yetişmiş denizcilerimizin sayısı bir elin on parmağını geçmiyor değil mi? Ne bileyim aklıma ilk gelen isimler Sadun Boro, Mustafa Denizaşan, Erdem Eruc, Edhem Dirvana. Belki haksızlık olacak ama Olimpiyatlar’da madalya alan yüzücü, su topçu, yelkenci veya kürekçi sporcularımızın sayısını hatırlayan var mı?

Ne bekliyoruz, devletimiz yıllarca Donanma yerine Kara Kuvvetleri’ne ve Hava Kuvvetleri’ne önem vermiş, deniz ticaret filomuz yine yıllarca sağolsunlar bir kaç ailenin dışında tabana yaygın bir ticaret unsuru haline gelememiş. Bankalarımız denizcilik konusunda kendilerini eğitmemişler ve bir konjoktür yaratamamışlar veya yaratmamışlar, yıllardır. Türk Armatörleri yabancı bankalar tarafından istismar edilmişler. Buna rağmen Ticaret Filomuz olağan üstü bir gelişme göstererek bugün 30 milyon DWT düzeyine erişmiş durumda, burada Deniz Ticaret sektörümüzün tümü ile kutlamak gerekir ancak bu sektör devlet ile el ele vererek denizciliği ilk ve ortaöğretim düzeyine indirmeli, eğitim müfredatlarımıza yüzme, kürek, su topu ve yelkencilik gibi sporların dahil edilmesini sağlamalıdırlar. Sahil kesimlerinde oturan halkımızın dahi coğu denizden, deniz ulaşımından ve deniz ürünlerinden yeterince yararlanmamaktadır. Bu bir kültür sorunudur. Sektör, halk ve devlet el ele vererek halkımıza denizcilik kültürünü aşılamalıdır. Denizci devlet olabilmenin yolu halkın denizci olması ile başlar ama buda devlet desteği olmadan gerçekleşmez. Bu konuda bir ilk olan KUDENFOR gibi sivil toplum örgütlerinin yurt çapına yayılması ve etkinliklerini artırması ile bu yolu kısaltabiliriz.  

No items found.