CircularsNews
September 2016

Küreselleşme ve Deniz Ticareti 2

The European Union’s Emissions Trading System (EU ETS) was extended to cover emissions from shipping as of 1st January 2024.

The EU ETS is limited by a 'cap' on the number of emission allowances. Within the cap, companies receive or buy emission allowances, which they can trade as needed. The cap decreases every year, ensuring that total emissions fall.

Each allowance gives the holder the right to emit:

  • One tonne of carbon dioxide (CO2), or;
  • The equivalent amount of other powerful greenhouse gases, nitrous oxide (N2O) and perfluorocarbons (PFCs).
  • The price of one ton of CO2 allowance under the EU ETS has fluctuated between EUR 60 and almost EUR 100 in the past two years. The total cost of emissions will vary based on the cost of the allowance at the time of purchase, the vessel’s emissions profile and the total volume of voyages performed within the EU ETS area. The below is for illustration purposes:
  • ~A 30.000 GT passenger ship has total emissions of 20.000 tonnes in a reporting year, of which 9.000 are within the EU, 7.000 at berth within the EU and 4.000 are between the EU and an outside port. The average price of the allowance is EUR 75 per tonne. The total cost would be as follows:
  • ~~9.000 * EUR 75 = EUR 675.000
  • ~~7.000 * EUR 75 = EUR 525.000
  • ~~4.000 * EUR 75 * 50% = EUR 150.000
  • ~~Total = EUR 1.350.000 (of which 40% is payable in 2024)
  • For 2024, a 60% rebate is admitted to the vessels involved. However, this is reduced to 30% in 2025, before payment is due for 100% with effect from 2026.
  • Emissions reporting is done for each individual ship, where the ship submits their data to a verifier (such as a class society) which in turns allows the shipowner to issue a verified company emissions report. This report is then submitted to the administering authority, and it is this data that informs what emission allowances need to be surrendered to the authority.
  • The sanctions for non- compliance are severe, and in the case of a ship that has failed to comply with the monitoring and reporting obligations for two or more consecutive reporting periods, and where other enforcement measures have failed to ensure compliance, the competent authority of an EEA port of entry may issue an expulsion order. Where such a ship flies the flag of an EEA country and enters or is found in one of its ports, the country concerned will, after giving the opportunity to the company concerned to submit its observations, detain the ship until the company fulfils its monitoring and reporting obligations.
  • Per the EU’s Implementing Regulation, it is the Shipowner who remains ultimately responsible for complying with the EU ETS system.

There are a number of great resources on the regulatory and practical aspects of the system – none better than the EU’s own:

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A02003L0087-20230605

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/eu-emissions-trading-system-eu-ets/what-eu-ets_en

2016’nin üçüncü çeyreğine yaklaşırken her yıl olduğu gibi bir sonraki yıl Denizcilik ne olacak, Baltic Index nerelerde seyir edecek, Deniz Ticaretinde ne gibi değişiklikler olacak, filolar yeniden düzenlemeye tabii tutulmalı mı, şirketler arası birleşmeler hakkında onseziler, ikinci el gemi fiyatları ne olacak, makro ekonomik verilerin denizciliğe, navlun değerlerine veya gemi fiyatlarına yansıması gibi tartışmalara yine şahit olacağız. Yine renkli renkli grafikler, tablolar yapılacak ve özellikle S&P Brokerleri çesitli kehanetlerde bulunacaklardır.

B2008 Davos Ekonomi zirvesinde , konuşmacılardan birine o dönemde olağan üstü bir performans sergileyen Dünya Deniz Ticareti ve Navlun değerlerine değinerek Dünya Ticareti bu olumlu ivmesini kaybederse Denizciliğe etkisi ne olabilir diye bir soru sorulmuştu. Cevap, Dünya Ticaretinde olumsuz bir gelişmenin sonucunda en kötü etkilenecek sektör denizcilik sektörü olur denmişti. Dünya bir Küreselleşme’ye doğru gidiyor mu yoksa küreselleşmeden uzaklaşıyor mu? Küreselleşmenin Dünya Ticaretinin ve özellikle Deniz Ticaretinin gelişmesinde ne denli yararı var yoksa hiç mi yararı yok gibi sorular zihnimi kurcalarken, New York Times’in 29 temmuz tarihli nüshasında Gregory Mankiw’nin “Ekonomistler Küresel Ticaretin İyi Olduğunu İddia Ederken Seçmenler Niçin Aynı Şekilde Düşünmüyorlar” “ Why Voters Don’t Buy it When Economists Say Global Trade is Good”. Başlıklı makalesi gözüme ilişti.

Yazar Dünya’da , özellikle son yıllarda ABD ve İngiltere’de, yaşadığımız yabancılara karşı kaygı ile yaklaşım temasını işliyor. Örnek olarak da bir çok siyaset bilimcisinin tahminlerinin aksine İngiliz halkının Brexit diye tarihe geçecek olan AB’den ayrılma kararını işliyor ve acaba ABD halkının da Kasım 2016’da bir sürpriz yaparak Trump’ı başa getirir mi sorusunu irdeliyor. Bu soruyu sanırım bir çoğunuz birbirinize sormaktan çekinseniz dahi kendi kendinize sormuşsunuzdur. Oy kullanma oranının genel olarak çok düşük olduğu ABD’de ( normal şartlar altında oy kullanma oranı yüzde 60 / yüzde 70 dir) Trump’ın oy rekorları kırdığı ve siyasi sisteme güvenmediklerinden bu güne kadar oy vermemiş olan geniş bir kitlenin oylarını cezbettiğini görüyoruz.

Dünya toplumları artık ekonomi kitaplarında söylenenleri tartışmasız kabullenmenin yerine bu kitaplarda anlatılanları kendi kişisel çıkar ve tercihlerini ön planda tutarak yorumlamaya başlamalarıdır. İşte küreselleşmeye de bu açıdan bakmaktalar ve ABD olsun İngiltere olsun Dünya’nın önde gelen iki lider ülkesi yabancılara karşı nerede ise duvar örmeyi bile bugün tartışıyor hale gelmişlerdir. ABD’de son yapılan bir anket sonuçlarına göre halkın 35%’i küreselleşmenin ABD’ye yarar sağladığı görüşünde iken 55%’i ABD’nin küreselleşmeden dolayı kayıpları olduğu doğrultusunda görüş bildirmiştir. Tüm bunlar Atlantiğin her iki yakasındaki halkların çoğunluğunun ekonomi eksperlerinin tezlerinin aksine küresel ekonomiden ve ticaretden uzaklaşmak istediklerini ortaya koyuyor. Küresel Ticarete karşı kaygı ile bakan bu geniş kitlelerin düşüncelerinin arkasındaki belirleyici unsurları incelemek üzere Pensilvanya Üniversitesinden iki Siyasal Bilim Profesorü’nün yaptığı bir araştırmaya göz atalım. Bu araştırmaya göre küresel ticarete karşı duyulan kaygının ardında üç ana düşünce tarzı yatmaktadır.

Soyutlama Politikasi : Bu görüşü savunan kitleler ABD’nin kendini uluslararası sorunlardan soyutlamasını , bu tür anlaşmazlıklar ile ilgilenmemesini, ABD dışındaki açlık, çevre kirliliği gibi küresel sorunların kendilerini ilgilendirmediklerini beyan etmekteler.

Milliyetçilik : ABD’de, özellikle sahil eyaletlerden içlere doğru gidildikçe, kendilerini diğer milletlerden daha üstün gören ciddi bir topluluk var, bunlarda şayet Dünya üzerinde daha fazla Amerikali olsaydı dünya bugün olduğundan daha iyi bir durumda olurdu düşüncesi hakim.

Irkçı ve Merkeziyetçi Politika : Bu sınıfa giren kitleler Dünya’yı ırk ve etnik özelliklerine göre birbirinden ayıran toplumlardır. Bunlara göre kendi mensup oldukları ırk veya etnik grup diğerlerinden üstündür.

İşte ABD’deki insanlarin ciddi bir bölümü uluslararası ticaret tercihlerini yaparken ekonomik ilkeler yerine yukarıdaki dünya görüşlerine dayanarak ticari değil psikolojik ağırlıkllı kararlar vermektedirler.

Konumuz Deniz idi ve Deniz Ticareti ile başlamıştık sohbete ama anında dağaldık tüm bunların deniz Ticareti ve Navlun Index’leri ile ne ilgisi var diyeceksiniz. Dünya Ticareti küreselleşme yönündeki ivmesini daha da kaybedince , deniz ticareti de son 8 yılda gösterdiği gerilemeden daha da kötü bir performans sergileyecektir. Bunun ilk göstergeleri de bitmiş ürün taşıyan konteyner taşımacılığındaki gerileme olacaktır. Çünkü ABD ve İngiltere gibi lider ülkeler yurt dışına kaçan iş gücünü ülke içine çekip ithalat yerine yeniden üretime ağırlık vereceklerdir. Bunun yanı sıra hammadde ihtiyacında bir artma olacağından hammadde taşımacılığı artacaktır ama bunun içinde büyük tonajlı gemilere ihtiyaç olmayıp küçük ve orta tonajlı gemiler bu amaca yeterli olacaklardır. Sonuç olarak Mega Container gemilere ve Post Panamax türünde büyük tonajlı gemilere ne denli ihtiyaç duyulacak büyük bir soru işareti olarak önümüze çıkmaktadır.

Sizi daldan dala konduruyorum ama amacım iyimser bir sonuca ulaşabilmek için ipuçları aramak. Bu yüzden Pennsylvania Üniversitesinin araştırmasına tekrar dönüyorum. Araştırmanın sonucunda Soyutlanma, Irkçılık, Milliyeçilik gibi dünya görüşlerinin insanların aldıkları eğitim ile doğrudan bağlantılı ve orantılı olduğu iddia ediliyor. Toplumların eğitim düzeyleri yükselince anti küreselleşme gibi düşünceleri de kabullenmiyecekleri tezi savunulmakta. Bu tezi son günlerde karşılaştığımız iki gerçek gayet iyi bir şekilde doğrulamaktadır. Birincisi ABD’de Trump’ı destekleyen kesim genelde düşük eğitim gören yani yüksek öğrenim görmemiş kesimlerden oluşmaktadır, ikincisini ise, İngiltere’deki Brexit oylamalarında görmekteyiz. Nüfusün çoğunluğunun yüksek öğrenim görmüş olduğu kesimlerde oylama sonuçları AB’de kalma yönünde olmuştur. Dünya genelinde her yeni nesil bir öncekine oranla daha iyi eğitimli olduğuna göre, gelecekte insanlar kendi psikolojik ruh hallerine ve dünya görüşlerine göre değil Ekonomi uzmanlarının öngördükleri şekilde düşünmeye başlayıp kararlarını bu doğrultuda verecekler midir acaba ? Verirlerse küreselleşme yeniden önem kazanıp, deniz ticareti yeniden canlanacaktır. Bunun için kaç nesil beklememiz gerekecek? Deniz Ticaret Filolar’ı nasıl şekillenecek? Önümüzdeki aylarda bu konuda yeni tartışmalara ve yeni teorilere şahit olacağımız umuyorum.

No items found.