CircularsNews
August 2015

Orta Doğu Değişir mi?

The European Union’s Emissions Trading System (EU ETS) was extended to cover emissions from shipping as of 1st January 2024.

The EU ETS is limited by a 'cap' on the number of emission allowances. Within the cap, companies receive or buy emission allowances, which they can trade as needed. The cap decreases every year, ensuring that total emissions fall.

Each allowance gives the holder the right to emit:

  • One tonne of carbon dioxide (CO2), or;
  • The equivalent amount of other powerful greenhouse gases, nitrous oxide (N2O) and perfluorocarbons (PFCs).
  • The price of one ton of CO2 allowance under the EU ETS has fluctuated between EUR 60 and almost EUR 100 in the past two years. The total cost of emissions will vary based on the cost of the allowance at the time of purchase, the vessel’s emissions profile and the total volume of voyages performed within the EU ETS area. The below is for illustration purposes:
  • ~A 30.000 GT passenger ship has total emissions of 20.000 tonnes in a reporting year, of which 9.000 are within the EU, 7.000 at berth within the EU and 4.000 are between the EU and an outside port. The average price of the allowance is EUR 75 per tonne. The total cost would be as follows:
  • ~~9.000 * EUR 75 = EUR 675.000
  • ~~7.000 * EUR 75 = EUR 525.000
  • ~~4.000 * EUR 75 * 50% = EUR 150.000
  • ~~Total = EUR 1.350.000 (of which 40% is payable in 2024)
  • For 2024, a 60% rebate is admitted to the vessels involved. However, this is reduced to 30% in 2025, before payment is due for 100% with effect from 2026.
  • Emissions reporting is done for each individual ship, where the ship submits their data to a verifier (such as a class society) which in turns allows the shipowner to issue a verified company emissions report. This report is then submitted to the administering authority, and it is this data that informs what emission allowances need to be surrendered to the authority.
  • The sanctions for non- compliance are severe, and in the case of a ship that has failed to comply with the monitoring and reporting obligations for two or more consecutive reporting periods, and where other enforcement measures have failed to ensure compliance, the competent authority of an EEA port of entry may issue an expulsion order. Where such a ship flies the flag of an EEA country and enters or is found in one of its ports, the country concerned will, after giving the opportunity to the company concerned to submit its observations, detain the ship until the company fulfils its monitoring and reporting obligations.
  • Per the EU’s Implementing Regulation, it is the Shipowner who remains ultimately responsible for complying with the EU ETS system.

There are a number of great resources on the regulatory and practical aspects of the system – none better than the EU’s own:

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A02003L0087-20230605

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en

https://climate.ec.europa.eu/eu-action/eu-emissions-trading-system-eu-ets/what-eu-ets_en

1979 İran İhtilali’nden sonra, önce ABD sonra Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından İran üzerine sayısız yaptırımlar uygulandı. 1995’te genişletilen ABD yaptırımları 2006 ve 2007 de uygulamaya giren BM ve AB yaptırımları ile güç kazandı ve İran ekonomisi her yönden kıskaç altına alınıp nefes alamaz duruma getirildi. Bu durum tabii ki sadece İran’ı etkilemekle kalmadı İran ile ticaret yapan tüm dünya devlerini sigorta, bankacılık ve denizcilik sektörlerini de ciddi derecede etkiledi.

2006 – 2012 arası BM Güvenlik Konseyi , her biri bir öncekinden daha katı olmak üzere, İran yaptırımları ile ilgili 9 karar yayınladı. 23 Ocak 2012’de AB İran’a petrol ambargosu uygulama ve İran Merkez Bankası hesaplarını dondurma kararı aldı, kısa bir süre sonra Mart 2012’de yaptırımlara uymayan tüm İran bankaları uluslararası SWIFT sisteminin dışında bırakıldı. 35 yıldır uygulanan bu ambargo ve yaptırımların kronolojik tarihçesini anlatmaya kalkarsak burada kitap yazmamız gerekir, o yüzden zaten birçoğumuzun şahit olduğu yakın tarihi geride bırakıp 2006 yılında İran ve P5+1* ülkeleri arasında resmi görüşmeleri başlayan ve nihayet 14 Temmuz 2015’te Viyana’da bu yedi ülke arasında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı – Joint Comprehensive Plan of Action – (JCPOA) sonrası gelişmelere ve bu gelişmelerin dünya ekonomisine ve özellikle Orta Doğu’ya neler sağlayacağına bir göz atalım.

Anlaşma İran’da ve tüm dünyada büyük bir sevinç ile karşılandı, 1979 devriminden sonra prestiji ve güvenilirliği iyice sarsılan İran’ın itibarı global düzeyde aniden yükseldi. JCPOA aslında İran ile altı dev ülke arasında imzalanan nükleer kapsamlı diplomatik bir anlaşmadır. Anlaşma tabii ki her uluslararası anlaşma gibi çok detaylı ve kapsamlı bir anlaşma, toplamı 109 sayfa ama temelinde yatan unsur İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stoklarını yüzde 98 oranında azaltıp önümüzdeki 15 yıl zarfında da uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yüzde 3.67’nin altında tutacağını taahhüt etmesinden ibaret. Bunun da gözetim görevi Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu’na verilmiş durumda. Anlaşma BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylandıktan 90 gün sonra yürürlüğe girecek yani ambargolar ve yaptırımların önümüzdeki bir iki ay zarfında kalkması diye bir durum söz konusu değil fakat en önemli adım atılmış olduğu için en kısa zamanda gerekli formalitelerin yerine getirilip anlaşma şartlarının yürürlüğe gireceğini tahmin ediyorum.

Anlaşmaya imzalarını koyan her yedi ülke de sonucu bir zafer olarak yorumladılar yani ingilizcedeki “WIN-WIN” (Kazan-Kazan) durumu tüm taraflar için tam anlamı ile gerçekleşmiş oluyordu. Peki ama anlaşma yürürlüğe girdiği andan itibaren gerçek kazananlar kimler olacak. Gelin bu sorunun olası cevaplarına hep birlikte bir göz atalım. Bu anlaşma yürürlüğe girdiği ve yaptırımların kalktığı andan itibaren gerçek kazançlıların başında Uluslararası Petrol ve Enerji devleri olacaktır düşüncesindeyim. İran Dünya’nın dördüncü büyük ham petrol rezervlerine ve ikinci doğal gaz rezervlerine sahip bir ülke, bu rezervler dünya piyasalarına er veya geç tekrar açılacaktır. Bununla birlikte, bankalar, kredi kuruluşları, tanker operatörleri bunlara bağlı servis şirketleri hep kazananlar listesinde olacaktır. Anlaşma henüz imzalanmadan Scorpio Tankers, Navios Maritime, Teekay Tankers, Nordic American gibi şirketlerin hisse senetleri artışa geçmeye başladı bile. Endüstriyel alanda faaliyet gösteren tüm bankalar İran ile ticareti canlandırmak için kredi verme kuyruğuna gireceklerdir. İran büyük bir ülke ve tarihsel olarak endüstriyel ürünlerden tutun tüketim ürünlerine varana kadar geniş perspektifli bir tüketim toplumudur, özellikle, nesil değişmiş olsa dahi, devrim öncesi lüks tüketim alışkanlıklarını unutmamış bir toplum. Bunu yurt dışına çıktıkları anda hemen hissediyorsunuz. Tüm bu ticaretin kesinlikle bazı kaynaklar tarafından finanse edilmesi gerekecektir. Kazanan uluslararası şirketler arasında bence ilk sırayı ABD harici ülkeler alacaktır. ABD’de yaptırımlar yıllar boyunca halk arasında ciddi bir kabullenme gördü ve yaptırımları kıran şirketler büyük cezalara çarptırıldı. Bu yüzden birçok Amerikan şirketi her şey açıklığa kavuşmadan, sonuçlar test edilmeden ve halkın güvenini sarsmamak için İran ile ticari ilişkilere girmekten ilk başta çekinebileceklerdir. Bu da ABD dışındaki uluslararası şirketlere büyük bir avantaj sağlayacaktır. Örneğin Peugeot uzun süreden beri İran Khodro ile İran’da otomobil üretimi ile ilgili görüşmeler sürdürmektedir. Detroit İran ile bu tür bir üretim anlaşmasına girene kadar Peugeot pazar payını kapıp götürecektir.

Kim kazanırsa kazansın, umarım sonunda Orta Doğu insanına barış, bereket ve huzur gelir ve umarım ekonomik gücüne yeniden kavuşan İran halkı uyanır da laik ve gerçek demokrasiye yönelik dünyaya ve diğer Orta Doğu ülkelerine örnek teşkil edecek bir mücadele ortaya koyar ve bu mücadelesinde başarılı olur. JCPOA’in tüm insanlığa sağlayacağı en büyük yarar bence bu olacaktır.

*Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi olan ABD, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa artı Almanya

No items found.