The EU ETS is limited by a 'cap' on the number of emission allowances. Within the cap, companies receive or buy emission allowances, which they can trade as needed. The cap decreases every year, ensuring that total emissions fall.
Each allowance gives the holder the right to emit:
There are a number of great resources on the regulatory and practical aspects of the system – none better than the EU’s own:
https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A02003L0087-20230605
https://climate.ec.europa.eu/eu-action/transport/reducing-emissions-shipping-sector_en
https://climate.ec.europa.eu/eu-action/eu-emissions-trading-system-eu-ets/what-eu-ets_en
Bir devlet sadece deniz ticaret filosunun büyüklüğü veya dünya deniz ticaretindeki payı ile ‘Denizci’ bir devlet olmaz. Ticarî ve askeri güç tabii ki önemli ancak yeterli değil. Bu ticari boyuta kültürel ve sosyal boyutlar ekleyerek devlete ve millete denizci bir bünye ve denizci bir kişilik kazandırmak gerekir.
Akdeniz’in tarihine bir bakalım. Artan nüfus ve bunun getirdiği ihtiyaçlar ile birlikte tekniğin gelişmesi denizde iktisadî hayatı önplâna çıkarmış önce kısa mesafelerde başlayan yolculuklar zamanla yerini uzun mesafeleri içeren ticarî ve kültürel arayışlara bıraktmıştır. Tüm sahil devletleri bir şekilde denizcilik ile iştigâl etmişlerdir ancak, bunların içinde günümüzde hatırlananlar tarımsal, kültürel ve ticarî faaliyetlerde bulunmak için sınırları dışındaki toprakları da kendilerine yurt edinenler olmuştur. Bu tarihsel oluşuma “Kolonizasyon “ adı verilmiştir. Koloni faaliyetlerinde bulunan ülkeler sadece doğal kaynaklara sahip olma ihtirasının yanı sıra o toplumlara kültürel bir miras da bırakabilmişler ise, işte bu denizciliğin sayesinde olmuştur.
8,333 KM uzunluğunda sahil şeridine sahip üç tarafı denizlerle çevrili iki yarım adadan müteşekkil ülkemizde bir km’lik sahil alanına düşen kişi sayısı 8 bin 880. Bu sayı bizden çok sahil şeridine sahip ABD’de 2 bin 125 ve bir ada olan Büyük Britanya’da 3 bin 654. Şüphesiz bu iki ülkede ‘Denizci Devlet’ kavramı çerçevesinde bizden daha denizciler. Niye diyeceksiniz? ABD ve Birleşik Krallığın tarihlerinde yetiştirdikleri Dünya ve Olimpiyat yüzme, yelken veya genelde su sporları ile ilgili yetiştirdikleri şampiyonlara bakın ve bir de bizim tarihimize bakın. Bizde tarihe adlarını yazdırmış ama tamamen kendi çabaları ile yetişmiş denizcilerimizin sayısı bir elin on parmağını geçmiyor değil mi? Ne bileyim aklıma ilk gelen isimler Sadun Boro, Mustafa Denizaşan, Erdem Eruc, Edhem Dirvana. Belki haksızlık olacak ama Olimpiyatlar’da madalya alan yüzücü, su topçu, yelkenci veya kürekçi sporcularımızın sayısını hatırlayan var mı?
Ne bekliyoruz, devletimiz yıllarca Donanma yerine Kara Kuvvetleri’ne ve Hava Kuvvetleri’ne önem vermiş, deniz ticaret filomuz yine yıllarca sağolsunlar bir kaç ailenin dışında tabana yaygın bir ticaret unsuru haline gelememiş. Bankalarımız denizcilik konusunda kendilerini eğitmemişler ve bir konjoktür yaratamamışlar veya yaratmamışlar, yıllardır. Türk Armatörleri yabancı bankalar tarafından istismar edilmişler. Buna rağmen Ticaret Filomuz olağan üstü bir gelişme göstererek bugün 30 milyon DWT düzeyine erişmiş durumda, burada Deniz Ticaret sektörümüzün tümü ile kutlamak gerekir ancak bu sektör devlet ile el ele vererek denizciliği ilk ve ortaöğretim düzeyine indirmeli, eğitim müfredatlarımıza yüzme, kürek, su topu ve yelkencilik gibi sporların dahil edilmesini sağlamalıdırlar. Sahil kesimlerinde oturan halkımızın dahi coğu denizden, deniz ulaşımından ve deniz ürünlerinden yeterince yararlanmamaktadır. Bu bir kültür sorunudur. Sektör, halk ve devlet el ele vererek halkımıza denizcilik kültürünü aşılamalıdır. Denizci devlet olabilmenin yolu halkın denizci olması ile başlar ama buda devlet desteği olmadan gerçekleşmez. Bu konuda bir ilk olan KUDENFOR gibi sivil toplum örgütlerinin yurt çapına yayılması ve etkinliklerini artırması ile bu yolu kısaltabiliriz.